Ilık bahar günleri, kavurmayan bir güneş, ipe asılmış beyaz sabun kokan çamaşırlar..
Beynimin koku hafızası bunları hatırlıyor.
Beyaz sabun kokusundan, küçük taşra evlerindeki sedirler..
O sedirlere dikilen örtüler.
O zamanlar Sümerbank vardı. Sümerbank'lardan alınan kalın kumaşlarla dikilen sedir örtüleri..
Yastıkları, kırmalı etekleri ile o örtüler.. Goblenler, floral desenli kumaşlar..
O sedirler tahtadan yapılırdı. Üzerine bir döşek, yün yada pamuk.
Daha sonra metal somyalar çıktı. Ama örtüler değişmedi. Sonra sünger döşekler çıktı. Yine Sümerbank örtüleri...
Her evde vardı. Oturma odasında, salonda.. Hatta çok çocuklu ailelerde o somyalar akşamları yatak oluverirdi.
Bakın sabun bana çekmece dolap içlerini de hatırlattı. Annem dolap içlerine, sandıklara bir kalıp beyaz sabun koyardı.
Hem güzel koksun diye, hem de güve gelmesin diye...

Havlularımız, çamaşırlarımız yumuşacık olur mis gibi beyaz sabun kokardı. Şimdi öyle mi? Kullanılan bunca yumuşatıcıya rağmen iki yıkamada sertleşen havlular, iki günde uçan sentetik kokular...



Bir de lavantalar vardı. Tabi eğer bulunabilirse...

Sedir ağacını da unutmamak lazım. Sedir ağacı böcekleri uzak tutarmış. Ben çocukken Annemin içine ipek eşarplarını, iğne oyalı ipek mevlüt örtülerini koyduğu küçük bir sandığımız vardı. Tabi sedir ağacı pahalı ve zor bulunan bir malzeme.. Şartlar ancak küçük bir sandık almaya yetiyor.
İnsan beyni garip. Bir koku neleri çağrıştırıyor.
Bu iki çarpı işini gördüğümde aklıma o sedirler geldi. O sedirlerin üzerinde duran bembeyaz patiska etamin yastıklar...

Bembeyaz ve sabun kokulu ....

Aslında bu model bir çantaya uygulanmıştı.






Yastıklar beyaz, keten benzeri bir kumaşa monte edildi ve kenarlarına oya geçirildi.
Bu arada havluları koyduğum lacivert kutu tarafımdan boyanmıştır. Stensıl yapıldı ve minik seramik düğmelerle süslendi.


Hoşçakalın.