Hangimiz bildik ki eskilerin kıymetini?
Eski bakır tencerelerin ?
Bembeyaz patiskalara geçirilen dantellerin, kanaviçelerin?
İncecik porselen fincanlarda seremoniyle ikram edilen kahvelerin?
Vaktimiz yok artık, bakır tencerelerde ağır ağır bol kepçe, kalabalık aileler için yemekler pişirmeye.
Tahammülümüz yok artık patiskaları kaynatmaya, kolalayıp ütülemeye.
Tahammülümüz yok artık patiskaları kaynatmaya, kolalayıp ütülemeye.
Burun kıvırdık annelerimizin bin bir özenle çeyizlik hazırladığı dantellere.
Vaktimiz yok arkadaşlarımızla içilen bir fincan kahveye.
Hayat başka yerlere akıyor. Gençlikte o kadar hızlı aktı ki, durup düşünemedik bile.....
Şimdi ise peşine düştük bakır tencerelerin ,emayelerin, dantellerin, kulpu kopmuş fincanların.


Hiç kıymetini bilemedik ,eski teneke kutularda kendi kendine büyüyen reyhanların, sardunyaların, mis kokulu karanfillerin.
Kırlardan, yol kenarlarından toplayıp sıradan bir su bardağına koyduğumuz çiçeklerin.

Çat kapı gelen komşuyla mutfakta içilen kahvenin samimiyeti ne çabuk kaybettik?





Bu eski emaye çaydanlıktaki çiçekler bana bunları çağrıştırdı.
Peki size ?
Size neler çağrıştırdı.


Hoşçakalın.